- Romina May Levy demiş ki:
- Ya zevk meselesi tabi herkes başka şeylerden hoşlananabilir. Ben Kore sinemasından tiksinirim ama Melis çok seviyo misal ._. Yine de House of Wax 2 saatlik bir kayıptı bence, zaten fragmanının klişeliğinden belliydi ne olduğu da yine de bu kadar vasat bir şey beklemiyordum, kaldı ki ödlek bir insanım ama Paris olmasaymış bari ya.. Neyse XD
Bacım siz izlemeyi bilmiyorsunuz ha. Neyse xD Yazmayayım falan diyordum ama dayanamadım madem öyle başlayayım zaten aklıma dan diyince gelmeyecek en sevdiğim filmler. Bakmadım diğerlerine yorum da henüz yapamayacağım. (Önümüzdeki 4 hafta kadar ölüyüm.) Ama yine de Kore sineması denmişken bahsedilmediğinden neredeyse emin bir şekilde bir kaç noktaya değineyim. Ben yönetmenlerden gideyim, gerisi gelir.
Chan-wook Park
Benim Kore sinemasını ilk keşiflerimdendir. Öyle inanılmaz çok filmi yok elbette ama özellikle 'Vengeance Trilogy' çok duyulmuştur. Kendine özgü yönetmenler gibi bir filmi izlenildikten sonra onun filmleri hemen anlaşılır. Ama beni şaşırtan filmleri de olmuştur. Hangi filmlerini biliriz peki:(Buradaki isimler ingilizce isimleri, gerçek isimlerini ne ben yazayım ne siz okuyun)
Oldboy - İlk izlediğim, bu yüzden de geç keşfettiğim bir filmdi. Aslında bahsettiğim intikam üçlemesinin 2. filmi imiş, sonradan öğrendim. Ama zaten üçlemenin birbiriyle ilgisi olmadığından bir kayıp da değilmiş.
Sympathy for Mr. Vengeance - Serinin ilk filmi ve belki en zayıfı. Ama yönetmenin ilk filmlerinden bu yüzden yeni yeni oturtmaya başladığı bir tarzı var. İzlenebilir ve saçma sapan Amerikan filmleri izlemekten bunalmış, farklı şeyler denemek istemişseniz oldukça da beğenilir. Yine o vahşet unsurları var ama daha minik bir şekilde. Ve yine kurban kim, kim suçlu, kimin tarafını tutsam, kime acısam şaşıracağınız bir filmdir.
Sympathy for Lady Vengeance - İntikam üçlemesinin son filmi. Bu filmi izlediğiniz an kimin filmi anlıyorsunuz bence. Hal Old Boyun daha iyi olduğunu düşünüyorum ama bu filmi izlediğimde de mutlu oldum. Ayrıca filmi izledikten sonra bir süre kırmızı far kullanmaya yönelebilir, tofunun tadı nasıl diye merak edebilirsiniz.
I'm a Cyborg, But That's OK - Bu film üçlemeye dahil değil ama yönetmenin başka bir filmi. Ve asıl şaşırtan filmlerden. İstanbul Film Festivalinde gösterilmiş, ben evde izledim. O kadar farklı ama aynı zamanda aynı ki. Normalde filmlerindeki vahşet öğeleri yüzünden kızının filmleri izlmemesine üzülen yönetmenin çocuk filmi tadında çektiği film. Yine başrolde 'normal' kavramına uymayan birileri ve akıl hastanesinin ne kadar farklı olabileceğine şaşırtan bir film. Bakış açısı ve yaratıcılığıyla bence etkiliyor ve eğlendiğimi söyleyebilirim.
Pekii efendim sadece bu mu var Kore sinemasında. Çoğu kişinin Kore sineması deyince aklına gelen ilk isim doğal olarak Kim Ki Duk ve Boş Ev (3 İron) Eh ondan da bahsedelim. Bütün filmlerinden bahsedemeyeceğim ama kimi filmleri rahatsız edici, kimisi fazla akılda kalıcı. İnsanın içinde bir süre çıkmayacak bir kasvet duygusu uyandırıyor. "Adress Unknown" önerebileceğim filmlerinden. Fazla hareketli bir film arıyorsanız kesinlikle bunu önermem ama yine de içimi parçaladı filmin bazı yerleri.
Hmm, başka başka. Kore sineması kuşağına kaldığımız yerden devam ederiz. Ve tabi başka filmlerden de bahsetmek isterim. Zaten sevdiğim tüm filmlerin bir anda aklıma gelmesi mümkün değil. Amerikan sinemasına alternatif çok verilmiş. Ama Rus sineması pek akla gelmiyor aslında. Benim de aklımda yoktu ama Matrix seveler, aksiyon sevenler için benzer bir film de Rus sinemasında var. Hala ismini yazıp okumakta zorlandığım iki film. (Wanted'ın yönetmeninden, kendi dilinde ve iyi-kötü, aydınlık-karanlık'la ilgili farklı bir yorum.)
Nochnoy dozor
Dnevnoy dozor
Dediğim gibi ben buraları rezerve ettirdim, zaman buldukça geleceğim. xD